Avsnitt

  • Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer,  3 hafta aradan sonra Biri Bir Gün'de "Bir namazlık saltanatın olacak. Taht misali o musalla taşında"yı anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamunaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi başına gelen her musibette Esteuzubillah “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn” diyebilecek bir kalbe sahip olabilenler. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v.) böyle buyururlarmış. sadece birisi vefat ettiğinde değil, sadece büyük bir musibet yaşandığında değil, olacağını umdukları herhangi bie hadise olmayıverdiğinde bile “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn" derlermiş. Bu bir âyet-i celîle malumunuz. "Biz Allah'tan geldik ve dönüşümüz ancak Allah'adır." mealinde bir âyet-i celîle. Ah ki Cenâb-ı Hakk kalplerimizi bu âyet-i celîlenin künüfüne vâkıf ede de Allah'tan geldiğimizi sadece dil ile değil; kalp ile, hâl ile, hayatımızın her bir sahasıyla, bilenlerden olabilsek ve Allah'a gideceğimizi...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Ayrılık Çeşmesi'nden sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Evet sevgili dostlar merhabalar. Çağrılımlar'ın bu yeni bölümünü çok tarihi bir yerden yapmıyoruz ama tarihimizin yansıdığı bir yerden Kadıköy Rasimağa'dan yapıyoruz, birazdan Ayrılık Çeşmesi'ne gideceğiz. Bu programda bizim neden ayrıldığımızı, iki asırdan beri nereden nereye koptuğumuzu şehircilik anlamında biraz göstermek için burayı özellikle seçtim. Bakalım elimizde neler var. Hangi dersleri alalım, hangi ibretleri alalım?   Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Saknas det avsnitt?

    Klicka här för att uppdatera flödet manuellt.

  • Türkçe yazılan mevlid manzumelerinin arasında özel bir yere sahip olan, Süleyman Çelebi’nin aşkla kaleme aldığı Vesîlet’ün Necât (Mevlid-i Şerif) eserini Prof. Dr. Sadeddin Ökten’le birlikte "Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler" programında hem okuyup hem de şerh ediyoruz…  Süleyman Aşk Dilin Bilir Dediler'in yeni bölümünde başlıca şunlar konuşuldu:  Serdar Tuncer: Efendim merhabalar. Süleyman Çelebi Hazretleri'nin Vesîlet’ün Necât'ını şerh etmeye gayret ettiğimiz programın maalesef son bölümüyle huzurlarınızdayız. Sadeddin Ökten Bey hocamla on iki bölümlük bir seri boyunca hem Vesîlet’ün Necât'ı hem Resûl-i Ekrem Efendimiz (a.s.v)'ı hem ona nasıl muhabbet etmemiz gerektiğini hem Vesîlet’ün Necât'ı nasıl okumamız gerektiğini hülâsa etmeye gayret ettik. Bütün bu programlar boyunca bendenizin fark ettiği ve merak ettiği bir şey oldu onu sorarak başlayacağım programa.  Efendim söz aynı söz ama o sözü hangi dudağın söylediği hem tesirini fark ettiriyor hem o sözün sizdeki kalıcılığını değiştiyor. Bizim yeni sözlere mi ihtiyacımız var, pak dudaklara mı ihtiyacımız var?  Sadeddin Ökten: Yoksa her ikisine mi? Bu vesileyle tekrar ifade edelim Elhamdulillah bu yaşımızda Vesîlet’ün Necât'ı tekrar yâd etmek nasip oldu. Cenab-ı Allah vesileler lütfeder, inâyet buyurur kullarına. Bizim büyüklerimiz buyurmuşlardır ki: "Âkil adam vesileyi kaçırmaz, ârif vesile icat eder." O çok mühim bir şeydir. Âkil ile akıllıyla ârifin farkı, irfan sahibinin farkı orada ortaya çıkar. Tabi gafil zaten vesileyi fark etmez. Onu hiç bahs mevzu etmezlerdi eskiler ama akıllı adam vesileyi kaçırmaz. Vesile üzerinde ısrar eder ama ârif vesile icat eder. İşte bir vesile icat oldu, fakir de burada konuştu. Pak dudaklar dediniz, tekrar dediniz, irfan dediniz. Şöyle söyleyeyim, ben kendimi lu noktada görüyorum: Bir imkan olmuş, bir lütuf olmuş, bir inâyet olmuş kudemâyla tanışmışız. Kudemâyı dinlemişiz ve dinlemekten de zevk-i manevi sahibi olmuşuz. Kudemâ derken eskiliği methetmiyorum. Bana bu soruyu çok soruyorlar. Eskiler diyorsunuz, büyükler diyorsunuz, kudemâ diyorsunuz, kadîm diyorsunuz nedir? Çok net ifade edeyim görebildiğim kadarıyla...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:   Biz, insanlar olarak yeryüzünün altını kontrol edemeyiz ama yeryüzünün üstünü kontrol etmemiz gerekir. Bizim işimiz yeryüzünün üstünde. Dolayısıyla iki şeyi birbirine karıştırmamak lazım. Allah'ın takdiri ile kulun tedbiri iç içedir. Tedbir ile takdir oluşur, takdir ile tedbir oluşur. Bir kere bu itikadımızı düzeltmemiz lazım. Ben pek çok yorum dinliyorum, dindar olduğunu söyleyenlerin bile bunları yerli yerine koyamadığını görüyorum. Çok yanlış bir şey, çok da tehlikeli bir şey iman açısından, bu bir.  İki, bizim yerin altını ve yerin üstünü, bu memleket olarak, kendi toplumumuz, memleketimiz olarak çok iyi tanımadığımız ve tanzim edemediğimiz açık. Efendim deprem ülkesiyiz, tamam, yapılabilecek bir şey var mı? Depremi kontrol edebilir misin, edemiyorsun. Neyini kontrol edeceksin? Depreme hazırlık, deprem anı, deprem sonrası insanların refahı, sağlığı ve emniyeti. Aynı şekilde insanların içinde yaşadığı binalar. bu binalar sadece evleri değil. Okullar, fabrikalar, hastaneler, havaalanları, aklınıza gelen her şey.  Üçüncüsü, altyapılar...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Âşık Veysel ve Dil" üzerinde duruyor.   Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz. Geçen bölüm aşkı konuştuk. Bu bölüm "Uzun ince bir yoldayım gidiyorum gündüz gece" diye başlayacağım. Dedem ilkokul mezunuydu ama gecenin bir yarısı bana Âşık Veysel'den şiirler okurdu. Şiire olan sevgimin bir vesilesi belki de budur.   İbrahim Kalın: Ne güzel bir vesile. Hele ki Aşık Veysel'den böyle badelenmek -eski tabirle- herkese nasip olacak bir şey değil. Bade de çok önemli biliyosun ki bizim halk müziği geleneğinde bazı şairler ve ozanlar badelidir yani onlara söz kabiliyeti, ustalığı verilmiştir. Onu mutlaka bir ustayla birlikte çalışır oradan bir şey alır ama ondan sonra onu öyle bir büyütür ki kendisi bir çınara dönüşür Âşık Veysel'de olduğu gibi. Bir de "Âşık" Veysel ne kadar güzel değil mi? Şair Veysel değil, Ozan Veysel değil, şarkıcı türkücü zaten hâşâ olmaz da; ne kadar güzel değil mi? Âşık" Veysel. Çünkü ne söylediyse aşk ile söyledi...   Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Mazlumun Ahı" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamunaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Erenlere gönül verenleri sevenler. Onlara laf ettirmeyenler ve dahi duanın sadece bir müşkül zamanda ellerini açıp Cenab-ı Hakk'a yakarmak değil de her daim başlı başına ibadet olduğunu bilebilenler. Bugün dua bahsiyle alakalı iki güzel hadise anlatacağım size. Cenab-ı Hakk Âyet-i Celîle'de buyuruyor ki: "Benden isteyin, istediğinizi vereyim." Çünkü Allahu Teala'nın kendisinden istenmesi hoşuna gidiyor. Kul elini açıp da Cenab-ı Hakk'tan bir şey istediği vakit sadece halledemediği bir şeyi "Ya Rabbi sen büyüksün, sen çözersin" demiş olmuyor. Aynı zamanda şunu diyor: "Ya Rabbi ben eksiğim, Ya Rabbi ben noksanım. Ya Rabbi ben kendi işlerini halle bile takati yetmeyen bir kimseyim ama sen ol deyince olduransın, sen Gani-yi Mutlak'sın, sen Kadir-i Mutlak'sın, sen isteyin vereyim diyensin yani ben kulum sen Allah'sın. Dua etmek biraz bu da demek...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Rüyasında Peygamber Efendimizi Gören Borçlu Adam" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamunaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi mübarek üç ayların içerisinde olduğumuzun farkında olarak üç ayların hakkını vermeye gayret edebilenler. Üç ayların hakkı verilir mi? Verilmez, veremeyiz. Rahmetli Tuğrul Efendi çok güzel söylerdi. Kadir Gecesi olduğu vakit Kadir Gecesi'ni nasıl ihya ederiz deyince: "Kadir Gecesi'ni sen ihyâ edemezsin. Kadir'in ihyâ ettiklerinden olmak lazım." derdi. Üç ayların hakkını vermek zordur ama hakkını vermeye gayret edenleri Cenab-ı Hakk lütfuyla, keremiyle bereketlendirir. Rasul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m)'ın üç aylar geldiği vakit ettiği duayı hatırlayınız. Hemen Receb-i Şerif'in başında ellerini açar ve derlermiş ki...  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Bursa'dan sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Evet sevgili dostlar. Bugün artık İstanbul'un biraz dışına çıkalım dedim. Sevgili Orhan kardeşimle Bursa'da bir programımız var. O vesileyle Çağrışımlar'ın bu bölümünü inşallah Bursa'dan çekeceğiz. Orada çok güzel bilgiler, yerler, hikayeler belki aklımıza gelenleri aktaracağız. Şu andan yoldayız. Yola çıktık. Allah nasip ederse bir süre sonra Bursa'da olacağız. Oradan sizinle muhabbete devam edeceğiz. Bakalım Bursa'nın çağrışımları neler? Bir de onlara bakarız. Olur mu?  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Aşk" kavramı üzerinde duruyor.   Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safa getirdiniz. Efendim hem ümmet-i muhammed hem MyMecra çalışanlarının ekserisi diyorlar ki: "Hocam bu kadar geldi gitti ve onunla bir defa bile aşka dair konuşmadınız. Aşk deyince İbrahim Kalın'ın gönlüne neler gelir, biz onu merak ederiz." diyorlar. Elçiye zeval olmaz.  İbrahim Kalın: Belki bunun en iyi cevabını İbn Arabî Hazretleri vermiş. "İlâhî Aşk" kitabında aşkın üç türünden bahseder ama bunları ayırmaz kesin kategorilerle birbirinden. Tabî aşktan bahseder. Bir anlamda eşyanın birbirini cezbetmesidir bu. İkincisi insânî aşktır. İnsanın insana duyduğu ve insanın diğer varlıklara duyduğu aşk, bağlanma duygusu. Üçüncüsü de ilâhî aşktır. Bütün bunların üzerinde hepsinin kaynağı, membaı olan aşktan bahseder.  Devamı videomuzda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Koca Ragıp Paşa ile Şair Haşmet'in Tanışması" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta erenlere gönül verenleri sevenler ve dahi bir bardak suyun ağırlığının ne kadar olduğunu bilenler. Ne demek bir bardak suyun ağırlığını bilmek? Bir video seyrettim, çok hoşuma gitti. Adam ya akademisyen ya hoca ya bir seminer ya bir sınıf ders veriyor, bir şey anlatıyor... Suyu tutuyor, ne kadardır bunun ağırlığı diyor? Herkes farklı farklı cevaplar veriyor suyun ağırlığına dair... Adam diyor ki öyle değil yorulmayın. Bak bu suyu beş dakika böyle tutarsam bir şey olmaz, bir saat tutarsam kolum rahatsız olur, üç saat tutarsam kolum uyuşmaya başlar, beş saat tutarsam omzum da gider, on saat tutarsam eyvah eyvah... Suyun ağırlığı değişmez de diyor, benim onu taşımaya devam ettiğim süre onun benim vücuduma verdiği zararı değiştirir. Buradan da şöyle bir meseleye geçiyor; hayatta yaşadığınız şeyler, kızdığınız şeyler, sitem ettiğiniz, bu böyle olmamalıydı dediğiniz, huzursuz olduğunuz, rahatsız olduğunuz şeyler kafanızda ve kalbinizde taşımaya devam ederseniz ağırlaşır. Aklınıza yük olur, gönlünüze yük olur ve size zarar vermeye başlar... Bir şey yaşandı, bırak o yaşanan şey orada kalsın artık iyisiyle kötüsüyle, geceye taşıma onu, ertesi sabaha götürme, üç boyunca seni alt üst etmesin... Güzel değil mi? Bu benim pek yapamadığım bir şeydir ama gördüm dedim ki doğruya doğru. Adam doğru söylüyor, onu orada bırakmak lazım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Merhabalar efendim. Rabbim bugün de hayır konuştursun ve yüreklere dokundursun. Bugün de kendisinin razı olacağı ve kullarının işine yarayacağı şekilde meseleleri ele almayı ve sizin yüreklerinize dokunmayı Rabbim nasip etsin inşallah. Efendim bugün de yine çok sorulan ve hepimizin zaman zaman yaşadığımız bir durumdan söz edeceğim. Can sıkıntısı, moral bozukluğu, kendisini çok iyi ve performansı yüksek hissedememe, yapacağı işleri yapabilmek için bir coşku hissedememe ve bunun içinden çıkamama gibi psikolojimizin değişme durumunu hemen hemen hepimiz yaşayabiliriz...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Zünnûn-ı Mısrî Hazretleri ve Delikanlı" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamunaleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler. Erenlere gönül verenleri sevenler. Onlara laf ettirmeyenler ve dahi Allah'ın kulundan vazgeçmeyeceğini bilenler. Şimdi, niye başladık Biri Bir Gün'e bu ifadeyle? Selamlama, bizim klasik selamlama o tamam, baş tacı. Allah'ın kulundan vazgeçmemesi ne demek? Kul, Allah onu yaratmış, Allah'ın kulu. Allah ona nimet vermiş, ömür vermiş, rızık vermiş, evlat vermiş. An gelir gaflete düşer, nefsine uyar, hevâ hevesinin ardına kapılır, şeytanın îvâsına kapılır ve Allah'ından geçer. Kul Allah'tan geçer de Allah kulundan geçmez. Çünkü Allah merhamet sahibidir. Çünkü Allah "Rahmetim gazabımı geçti." buyurandır. Çünkü Allah kullarını affetmek için, cennetine koymak için, daha çok sevmek için bahaneler arayandır. Allah kulundan geçmez...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Bi' De Buradan Bak yine çok çarpıcı, yine çok gerçekçi! Savaş Şafak Barkçin, Bi' De Buradan Bak programında, tarihte iz bırakan olayları, kendine has üslubu ve tüm gerçeklikleriyle enine boyuna anlatıyor...  Savaş Şafak Barkçin yeni bölümde başlıca şunları söyledi:   Küreselleşme 1980'den sonra kavram olarak popülerlik kazındı. Aslında hep anlatıyorum; bir kavram dünyada yaygınlaşıyorsa yaygınlaştırılıyordur büyük bir ihtimalle. Komplocu gibi gözükmek istemiyorum ama özellikle batıda üretilen kavramlar öylesine olan kavramlar değil. Arkalarında mutlaka belli akademik yapılar, akademik yapıların arkasında belli finans yapıları, belli devlet yapıları var ve bunlar yaklaşık on yıllık stratejiler çerçevesinde çalışıyorlar. Dolayısıyla bir kavram gündeme geldiyse o mutlaka kendi yararlarına olan bir kapı açıyor dünyada. İnsanlar da batı ne dediyse mübarektir bizdeki gibi, küresel diyorsa valla bizde küresel olalım, bizden ne istiyorsanız onu yapalım mantığıyla ilerledikleri için orada da çıkarlarını çok ilerletiyorlar... Küreselleşme, dünyada küreselleşmeyi olumlu görenlere göre daha önce görülmemiş insan, mal, sermaye hareketliliği anlamına geliyor ve daha önce birbirinden daha kopuk olan dünyadaki coğrafyaların, ülkelerin, toplumların, insanların birbirleriyle bütünleşmeleri anlamına geliyor. Bu laf ortaya çıktığında...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Dünyadadır ama dünyadan değildir." sözü üzerinde duruyor.   Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam hoş geldiniz, safa getirdiniz. Dünyanın meselelerini iki bölümdür çözmeye çalışıyoruz ama bir de insanın meseleleri var ona dair bir şey soracağım. Programların birinde demiştiniz ki yoklukla imtihanı verdik ama varlık imtihanını verebiliyor muyuz emin değilim dediniz. Dışarıda ayartıcı bir dünya var... Daha güzeline sahip ol, daha iyisini al, sen hepsine layıksın, araban şu olsun, evin böyle olsun filan diyor... Müslümanca duruş... Mesela Nuri Pakdil abi anti kapitalist diye kendisini tarif ederdi. Biraz bunu ihtiva ediyor sanki... İnsan ne yapar da buraya gelir? Ne yaparsak eşyaya, dünyaya, maddeye karşı müslümanca bir duruş sergilemiş olabiliriz?  İbrahim Kalın: Meşhur bir söz vardır biliyorsunuz arifler söylemiştir sufiler için; dünyadadır ama dünyadan değildir. Dünyada olup dünyadan olmamak... Dünyalı olmamak önemli. Dünyada olduğumuzu unutmadan bizim serüvenimiz burada, bizim imtihan dünyamız burada. bize bu kadar nimetin ikramı yapıldığı yer burası bunları göz ardı etmeyelim çünkü dünya dediğimiz şeyde metafizik anlamda aynı anda hem Cenab-ı Hakk'a bir ayna tutan hem de onu perdeleyen bir hakikattir. Ona ayna tutar çünkü onun tecellisidir. Her baktığımız, gördüğümüz şey onun yaratıcı iradesinin neticesinde ortaya çıkmıştır ve onlardan hareketle biz yaratıcıya gideriz, o bağ zaten içimizde varsa o bağı kuvvetlendiririz. Ama dünya aynı zamanda bir perdedir...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Hz. Ali ve Nar" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta 'üslub-u beyan, ayniyle insan' sözünün ne manaya geldiğini bilenler... Üslup mühimdir. Söylerken, eylerken, kul karşısında da Allah huzurunda da üslup mühimdir. Nice şeyler vardır ki aslında kolaylıkla elde edebilecekken üslubumudaki bir yanlıştan dolayı ondan mahrum kalırız. Nice şeyler de vardır ki elde etmesi imkansız gibi görünürken bir böyle üslup güzelliği sayesinde Cenab-ı Hakk onu bize lütfediverir. Üslup, edepten bir cüzdür desek sanki yanlış bir şey söylemiş olmayız hatta üslup, konuşmanın edebe dair tarafının adıdır diye ifade etsek sanki doğru bir şey söylemiş oluruz. Edep, mühim. İlimdir üstündür demişler. Nice cahil zannedilen kişiler vardır ki muhafaza edebildiği edep sayesinde mevla onlara ihsanda bulunur. Nice ilim erbabı olduğu farz edilen kimseler de vardır ki edebe mugayir yaptıkları işler sebebiyle bildikleri dünyada belki işlerine yarar da ahirette hiçbir işlerine yaramaz. Üslup... Muzaffer Efendi Hazretlerinin bir sohbetini okudum programa gelmeden evvel, dedim ki benim bundan mutlaka bahsetmem lazım. Çünkü...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Ateşperest Komşu" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler ve dahi erenlerin ölmekle ölmediğini bilenler, bilebilenler... Hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Ahmed Bin Harb Hazretlerinden bahsedeceğim bugün size Biri Bir Gün'de... Onun bir komşusuyla yaşadığı enteresan bir hadise var o hadise çok hikmet barındıran bir hadise onu paylaşayım içinden de nasihatlar çıkaralım... Ahmed Bin Harb, Horasan'ın Büyük Fakih ve Şeyhlerinden. Büyük bir muhaddis. Bir takım telif eserler vermiş fakat o eserler günümüze kadar gelmemiş maalesef. Büyük bir zat-ı şerif, bir abid, bir zahid... Dermiş ki; 50 yıl ibadetle meşgul oldum. 50 yıl ibadetle meşgul oldum. 50 yıl! Geceleri uyumaz sabaha kadar otururmuş Ahmed Bin Harb Hazretleri. Efendim niye uyumuyorsunuz? Altımızda cehennem kaynıyor, üstümüzde cennet donatılıyor ben böyle bir durumda nasıl uyuyabilirim dermiş. Erkekler bunlar! 50 yıl ibadetle meşgul oldum diyor; şu üç şeyi terk etmedikçe üç şeyin lezzetini alamadım...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Saliha Erdim'in insanı, aileyi ve toplumu ele alacağı bu programda ayrıca toplum için önerileri ve reçeteleri olacak. Gerek gözlemleri, gerekse danışanlarının ortak dertleri Saliha Erdim'in bu programda kendisine ilham kaynağı oluyor... Saliha Erdim, insanın kendisini keşfetme ve potansiyelini harekete geçirmesinde gerekli olan yol haritalarını bu programda anlatıyor...  Saliha Erdim yeni bölümde başlıca şunları söyledi;  Efendim bugün iki soru üzerine bu konuşmayı organize etmeyi düşündüm. İnşallah hakkınca bu soruların cevaplarını verebilirim... Birincisi insan niçin evlenir? Günümüzdeki gençlerin evlilik algısı, evlilik düşüncesi nedir? Bir de gençler geçinebilir miyiz endişesi taşıyorlar... Gerçekten geçinebilirler mi? Bu endişeyi gençler anne babasının yaşama biçimine bakarak, çevresindekilerin evlilikle ilgili algısına bakarak mı söylüyor yoksa nişanlıysa eğer nişanlısının, ailesinin kendisine yönelttiği sorularla mı ya da onların beklentileriyle mi ilişkilendiriyor buna bi bakacağız inşallah...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Savaş Şafak Barkçin Çağrışımlar'ın bu bölümünde Sultanahmet'ten sesleniyor sizlere.  Savaş Şafak Barkçin bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Sevgili kardeşlerim merhabalar. Bugün Sultanahmet'teyiz. İstanbul'una başka bir harikulade yeri. Sadece Osmanlı dönemi değil tabi  Osmanlı dönemi çok uzun ama ondan evvel de hem Bizans hem Roma ve belki ondan önce de ilk Yunan yerleşiminden ve evvelinden de beri şehrin aslında merkezi hemen hemen burası. O yüzden bugün size buradan biraz hem hatıralar hem ilginç noktalar, buradaki muhteşem tarihi eserler, Sultanahmet Camii, at medyanındaki bir takım eserler, çeşmeler, uçanlar, kaçanlar, gezenler... Onlardan biraz bahsedip bugün de bazı çağrışımlara yol açmaya çalışacağız inşallah. Hoş geldiniz, devam edeceğiz... Evet, Gençler! Burası meşhur alman çeşmesi. İstanbul'un göbeğinde Alman çeşmesinin ne işi var? Almanın ne işi var?...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • İbrahim Kalın ile “Kendi Gökkubbemiz” kendine has üslubuyla farklı ufuklara yelken açtırmaya kaldığı yerden devam ediyor. Her hafta farklı konulara değinerek izleyicilerine yeni fikir kapıları aralayan İbrahim Kalın bu bölümde "Batı, Kriz ve Küresel" kavramları üzerinde duruyor.   Kendi Gökkubbemiz'in yeni bölümde başlıca şunlar konuşuldu;  Serdar Tuncer: Hocam merhaba, tekrar hoş geldiniz. Bir önceki bölümde mühim bir mevzuu sorduk onun mukaddimesi babında çok tatlı bir girizgah yaptık ama yarım kalan kısımlar vardı oradan devam etmek isterim... Önceki bölümü bunu setrettikten sonra seyredecekler kısaca özetleyecek olursak; Dünya bir çıkmazın içinde. Buraya bir söz söylenmesi lazım. Yeni bir söze yeni bir teklife muhtaç. Batı tecrübesi bunu söyleyebilir mi demiştik, biz söyleyebilir miyiz kısmında da eylemin öznesi olmak bahsinden hareketle artık oraya doğru geliyoruz demiştik. Oradan devam edecek olursak ve batı tecrübesi ile başlayalım lütfen... Batı tecrübesi dünyanın mevcut sıkıntılarına çare üretebilecek durumda mı?  İbrahim Kalın: Merhabalar. Hoş bulduk, teşekkür ederim. Dünyadaki mevcut küresel krizlerin ortaya çıkışında batının kurduğu sistemin çok büyük bir payı var. İşlememesi, krizlere girmesi, tökezlemesi... Fakat batı bu krizlere dönem dönem çözüm üretebilecek bir dinamizm ve enerjiyi de üretme kabiliyetine sahip, bunu da göz ardı etmeyelim. Bazen deniyor ya batı çöktü, bitti, herşey tükendi... Yok, öyle değil. Kriz var ama bu krizi yönetebilecek, bunu aşabilecek bir kabiliyeti de gösteriyor, enerjiyi de çıkartıyor çünkü bu özelliği hala var. Üniversiteleri var, araştırma kurumları var, siyaseti var, başka kurumları var... Toynbee'nin çok güzel bir analizi var; 'Bir milletin, bir toplumun en ayırt edici özelliği onun etnik kimliği yahut bulunduğu coğrafya, bir takım maddi avantajları değil krizlere karşı cevap verme kabiliyetidir' diyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...

  • Her hafta birbirinden farklı hikayelerle izleyicilerini kıssadan hisse almaya davet eden Serdar Tuncer, bu hafta Biri Bir Gün'de "Binlerce İnsanın İmanına Vesile Olan Genç" hikayesini anlatıyor.  Serdar Tuncer bu bölümde başlıca şunları anlattı:  Selamın aleyküm erenler ve dahi erenlere gönül verenler hatta ve hatta Rabbi olanın başka bir şeye ihtiyacı olmadığını bilenler... Vaktiyle padişahın biri yaşamış... Zalim bir adam, Hakk dine inanmıyor, Allah'lık iddiasında ve tebaası da kendisini sadece padişah değil bir Rabb olarak (haşa ve muhal farz) kabul etmişler, hepsi ona inanıyor, böyle bir zaman... Padişahın bir de sihirbazı var kendisini eğlendiriyor. Sihirbaz yaşlanmış, yaşlanınca demiş ki; padişahım bana liyakatli bir genç adam bulsanız da ben onu yetiştirsem? Padişah aramış taramış, sormuş soruşturmuş güvendiklerine, inandıklarına... Bir delikanlıyı salık vermişler, o delikanlıyı sihirbaza emanet etmiş, delikanlı sihirbaza gidiyor, geliyor, ondan öğreniyor, sihir talim ediyor filan fakat delikanlının eviyle sihirbazın evinin arasındaki yol üstünde salih bir zat yaşıyor...  Devamı videoda...  Gelin, Beraber Yürüyelim...