Avsnitt
-
Merhaba ve hoş geldiniz! Bu videoda, varoluşçuluk ve egzistansiyalizm felsefeleri hakkında konuşacağız. Bu felsefeler, insan varoluşunun anlamı ve değeri hakkında derin düşünceler içerir.İlk olarak, varoluşçuluk ve egzistansiyalizm arasındaki farka bakalım. Egzistansiyalizm, varoluşun kendisine odaklanırken, varoluşçuluk insanın varoluşuna ve insanın kendisiyle ilişkisine odaklanır. Varoluşçuluk, insanın varoluşunun anlamını ve değerini araştırırken, egzistansiyalizm, insanın kendisi tarafından yaratılan anlamı araştırır.Varoluşçuluk, Danimarkalı filozof Søren Kierkegaard'ın çalışmalarıyla başladı ve Max Scheler, Karl Jaspers, Jean-Paul Sartre ve Albert Camus gibi diğer filozoflar tarafından da geliştirildi. Bu felsefe, teolojik kaynaklardan etkilendi ve insan varoluşunun özgürlüğü ve sorumluluğu konularına odaklandı.Egzistansiyalizm ise, özellikle 20. yüzyılın başlarında Fransız filozof Jean-Paul Sartre tarafından geliştirildi. Bu felsefe, insan varoluşunun anlamını ve değerini kendisi yaratırken, hayatın anlamını arayışında özgür olduğumuzu savunur.Bu felsefeler, psikolojik ve sosyolojik düzeylerde de etkili olmuştur. Varoluşçuluk, insanların varoluşlarını daha derinlemesine anlamalarına ve anlamlı bir hayat yaşama arzularını arttırmalarına yardımcı olurken, egzistansiyalizm insanların özgür ve bağımsız düşünebilmelerini, karar verebilmelerini ve hayatları üzerinde kontrol sahibi olabilmelerini teşvik eder.Bu felsefeler, hayatımızın her alanında uygulanabilir. Kişisel hayatta, iş hayatında, sanatta, edebiyatta ve diğer birçok alanda, insan varoluşunun anlamı ve değeri hakkında düşüncelerimizi şekillendirebilir ve daha anlamlı bir hayat yaşamamıza yardımcı olabilir.Bu videomuzda sizlere Egzistansiyalizm felsefesi ile ilgili bilgiler vermeye çalıştık. Videomuzu izledikten sonra like atmayı, düşünce ve fikirlerinizi yorumlarda belirtmeyi ve kanalımıza abone olmayı unutmayınız.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Bugünkü videomuzda meritokrasi konusunu ele alacağız. Meritokrasi, insanların yeteneklerine ve çalışmalarına dayalı olarak ödüllendirildiği bir sistemdir. Bu sistemde, insanların sosyal sınıfı, cinsiyeti veya diğer özellikleri değil, yetenekleri ve iş performansları belirleyici faktörlerdir.Meritokrasi kavramı, toplumumuzun geleceği için önemlidir. Yetenekli ve çalışkan bireylerin ödüllendirilmesi, iş verimliliğini artırır ve toplumun gelişmesine yardımcı olur. Ancak, meritokrasiye geçiş yapmak kolay değildir ve belirli zorluklarla karşılaşılabilir.Bu video, meritokrasinin avantajlarını ve dezavantajlarını ele alacak, ayrıca meritokrasiye geçiş yapmanın nasıl mümkün olduğunu tartışacaktır.Kanalımızda, toplumun farklı konularını ele alan videolar bulabilirsiniz. Eğer kanalımızı takip etmek isterseniz, lütfen abone olun ve videomuzu beğenmeyi unutmayın. Ayrıca, discord sunucumuza katılarak tartışmaya katılabilir ve görüşlerinizi bizimle paylaşabilirsiniz.Teşekkür ederiz ve iyi seyirler!
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Saknas det avsnitt?
-
CRISPR teknolojisi, son yılların en heyecan verici gelişmelerinden biri olarak kabul edilir. Bu teknoloji, DNA'yı doğrudan düzenleme yeteneği sayesinde birçok hastalığın tedavisinde umut vadetmektedir.CRISPR, Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats kelimelerinin kısaltmasıdır. Bu teknoloji, bakterilerin savunma mekanizmasını taklit ederek çalışır. Bakteriler, virüslere karşı savunmasını bu mekanizma sayesinde sağlar. CRISPR, DNA'daki belirli hedefleri tanıyabilen bir enzim olan Cas9 ile birlikte kullanılır. Bu sayede, Cas9 enzimi, belirlenen hedef DNA dizisini keser ve istenilen değişiklikler yapılabilmektedir.CRISPR teknolojisi, genetik hastalıkların tedavisinde büyük bir umut kaynağıdır. Örneğin, Duchenne kas distrofisi gibi bazı genetik hastalıkların tedavisi için CRISPR kullanılmaktadır. Bunun yanı sıra, CRISPR, kanser tedavisi ve tarımda da kullanılmaktadır.Ancak, CRISPR teknolojisi ile yapılan müdahalelerin etik boyutu da tartışma konusudur. Bu teknolojinin kötüye kullanımı, genetik olarak değiştirilmiş organizmaların üretilmesi gibi riskleri de beraberinde getirebilir.Sonuç olarak, CRISPR teknolojisi, tıp ve tarım alanındaki birçok alanda umut vadetmektedir. Ancak, etik ve güvenlik konularının da dikkate alınması gerekmektedir. Kanalımızda daha fazla ilginç bilgi ve son gelişmeler hakkında bilgi edinmek için lütfen abone olun ve videomuza like atın^^
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Bu videomuzda sizlere; Kara delikler hakkında güzel bir belgesel hazırladık. Astrofizikte, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek kadar güçlü olan büyük kütleli bir gökcismi ve kütleçekim alanlarıdır. Aslına bakarsak kara delikler, ölü yıldızların ta kendisidir. Çünkü büyük kütleli bir yıldızın yakıtı sona erdiğinde, kendi üzerine çöker ve bunun sonucunda işte kara delik meydana gelir. Bu videoyu beğendiyseniz, sizden ricamız kanalımıza abone olup videoya like atmanızdır.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Merhaba! Bu videomuzda, maymunların sosyal davranışlarını ve hiyerarşik yapılarını, iletişim yöntemlerini ve davranış değişikliklerini keşfedeceğiz. Öncelikle, maymunların hayatlarına dair genel bilgileri edineceğiz ve hangi türlerin sosyal hayatta daha fazla önem taşıdığını öğreneceğiz. Ardından, maymunların sosyal davranışlarını ve ilişkilerini inceleyeceğiz. Bu konuda, maymunların grubun içindeki hiyerarşik yapılarına, rekabet ve işbirliği gibi davranışlarının özelliklerine, cinsiyet ve yaşa göre farklılıklarına ve duygusal davranışlarının nasıl sergilendiğine dair bilgiler paylaşacağız. Daha sonra, maymunların iletişim yöntemleri hakkında konuşacağız. Bu konuda, yüz ifadeleri, beden dili, ses tonu ve sesler gibi iletişim biçimlerini inceleyeceğiz. Ayrıca, bu iletişim yöntemlerinin nasıl bir arada kullanıldığına ve hangi durumlarda hangi yöntemlerin kullanıldığına dair örnekler vereceğiz.Son olarak, maymunların davranış değişikliklerini inceleyeceğiz. Bu konuda, bir grup içindeki değişen sosyal hiyerarşilerin, yeni ortamlara uyum sağlamalarının ve diğer türlerle olan etkileşimlerinin nasıl davranış değişikliklerine yol açtığına dair bilgiler paylaşacağız. Eğer siz de maymunların sosyal hayatı hakkında daha fazla bilgi edinmek isterseniz, kanalımdaki diğer videolara göz atabilirsiniz. Ve unutmayın, bilim dolu videolarımı kaçırmamak için kanalıma abone olmayı ve bildirimleri açmayı unutmayın. Görüşmek üzere!
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Bu videomuzda sizlere, "İntikam Psikolojisi Nedir? - İntikam Psikolojisi ve Adalet Kavramı - İntikam Ahlakı" başlıklarını anlattık. İntikam almak iyi midir veya kötü müdür? İntikam, insan ruhuna iyi gelir mi? Bu başlıkların ve soruların cevabı videomuzda mevcut.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Nietzsche, Joker ve Batman arasında ilginç felsefi bağlantılar bulunmaktadır. Bu üç karakter, insan doğasının farklı yönlerini ve toplumsal düzenin karmaşıklığını temsil eder.Nietzsche, felsefesiyle insanın özgürlüğünü ve kendi kendini yönetebilme kapasitesini önemser. Ayrıca güç, irade ve aşkınlaşma gibi kavramlar üzerinde durur. Joker, tamamen bu felsefeye zıttır. Onun dünyasında, insanlar kaotik, anlamsız ve çılgınca davranışlar sergiler. Joker, toplumun kabul ettiği değerleri reddeder ve kendi değerlerini yaratır. Bu nedenle, Joker, Nietzsche'nin felsefesine karşıt bir karakterdir.Batman ise, Nietzsche'nin felsefesine daha yakındır. Batman, kendi iradesiyle hareket eder ve gücünü kullanarak adaleti sağlamaya çalışır. Ayrıca, kendi sınırlarını aşarak kendini geliştirir ve zorluklarla mücadele eder. Batman, Nietzsche'nin "Üstinsan" kavramına benzer bir karakterdir. Kendi kendini yönetebilme kapasitesine sahiptir ve güçlü bir iradeye sahiptir.Bu üç karakterin felsefi bağlantıları, insan doğasının karmaşıklığını ve toplumsal düzenin sınırlarını sorgulamamıza yardımcı olur. Joker, insanın içsel kaosunu ve toplumun kabul ettiği değerleri reddetmenin sonuçlarını gösterir. Batman ise, insanın kendini aşma kapasitesini ve güçlü bir iradeyle hareket etmenin önemini vurgular.Sonuç olarak, Nietzsche, Joker ve Batman arasındaki felsefi bağlantılar oldukça ilginçtir. Bu karakterler, insan doğasını ve toplumsal düzeni sorgulamamıza yardımcı olurlar. Eğer siz de bu konularla ilgileniyorsanız, Nietzsche'nin felsefesi, Joker'ın kaosu ve Batman'in iradesi üzerine daha fazla okuma yapabilirsiniz.Eğer bu konularla ilgili daha fazla felsefi tartışma yapmak isterseniz, yorumlar bölümünde görüşlerinizi paylaşabilirsiniz.Ayrıca, felsefeye olan ilginizi daha da derinleştirmek isterseniz, felsefe konulu kitapları inceleyebilirsiniz.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Empirist Spotify kanalına hoş geldiniz! Bugün, sizlere Nicola Tesla'nın etkileyici bir projesi olan Wardenclyffe Telsizi hakkında heyecan verici bilgiler paylaşacağız. Belki de adını duydunuz, ancak Wardenclyffe Telsizi, elektrik dehası Nicola Tesla'nın unutulmaz projelerinden biriydi. O, kablosuz iletişim ve enerji transferi konusunda devrim yaratmayı hedefleyen bir vizyonerdi. Peki, bu projenin detayları nelerdi ve nasıl çalışacaktı? İşte size tüm bu soruların yanıtlarını sunacağız!
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Bu videomuzda sizlere, adalet kavramının mitolojik tanımlarından günümüze kadar olan güncel halini anlattık.Adalet kelimesinin etimolojik kökeni Arapça'dan gelme "ADL" kelimesidir.Adalet, insanlar arasındaki doğruyu ve hakkaniyeti sağlayan kavramdır.Genel anlamıyla adalet bir kimsenin davranışlarının ahlak kurallarına uygun olup olmaması anlamına gelmektedir.Adaletin korunması ve uygulanması, insanlar arasında dürüstlük, eşitlik ve hakkaniyeti sağlamak için çok önemlidir.Bu kavramın önemi, insanlar arasındaki ilişkilerin düzgün ve adil bir şekilde işlemesini sağlar. KATIL butonumuzu aktif ettik.Sizlerin destekleriyle ileri düzey araştırmalarımız devam edecektir."Araştırmalarınızda benim de çorbada tuzum olsun" diyorsanız aşağıdaki linkten KATIL üyelikleri hakkında bilgi edinebilirsiniz.Öğrenci dostlarımız için de paketimiz mevcuttur. KATIL üyeliklerimizi incelemek için: https://www.youtube.com/channel/UCDvmMBEAV1hBSqYXdP9ZdWg/join Discord sunucumuza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz: https://discord.gg/fSdgMTuW KAYNAKÇA The Oxford handbook of ancient Greek religion Theogonia, Hesiodos Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük MİTOLOJİDE ADALET İMGELERİ- Özgür Küçüktaşdemir #hukuk #adalet #mitoloji #tarih #felsefe #enki #maat #samash #themis #dike #justitie #hukukokumak #hukukdersleri #yunanmitolojisi #mısırmitolojisi #sümerler #zeus #antikmısır #nemesis #nyx #gaia #uranus #platon #kant #immanuelkant
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Bu videomuzda size Dante'nin "İlahi Komedya" adlı eserini ve bahsi geçen cehennem kavramını anlatacağız.Dante bu kitabında bizlere cehennemin katlarını ayrıntılı bir biçimde betimleyerek anlatmıştır.İtalyan şair Dante Alighieri, otuz beş yaşında iken 7 Nisan gecesi uyuduğu sırada nasıl gittiğini bilemediği bir anda kendini karanlık bir ormanda bulur.Karanlık ormanda kendi başına kaybolmuş halde gezinirken Romalı şair Vergilius, Dante'yi karşılar ve Cehenneme birlikte giderler.Mısır Kraliçesi Kleopatra, Yunanlı Prenses Helena ve Truva savaşının en ünlü kahramanı Akhilleus gibi birçok tanınmış insanlar burada azap çekmektedirler. Kaynakçalar Dante-İlahi Komedya-Altın Kitaplar İncil- Yeni Yaşam Yayınları Batı Edebiyatında Edebi Akımlar- İsmail Çetişli- Akçağ Yayınları TDV-İslam Ansiklopedisi- İlahi Komedya #dante #ilahikomedya #felsefe #tarih #edebiyat #din #mitoloji #hristiyanlık #cehennem #tasvir #alegori #ortaçağ #empirist
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
PETER PAN SENDROMU Bu videomuzun konusu, yaşam boyu gelişim literatüründe yer alan Peter Pan Sendromu kavramının, tanımı, nedenleri ve özellikleri hakkında kısa bir değerlendirme yapmaktır.Terim 1983 yılında ilk olarak psikanalist Dan Kiley tarafından ortaya atılmıştır. Peter Pan ismi ise ünlü çocuk romanından gelmektedir. Hepimiz Peter Pan’a aşinayız. büyümek istemeyen halleri onun en belirgin özelliklerinden biridir. Yapılan araştırmalara göre 1980 ve sonrası yıllarda doğmuş olan bireylerde görülmektedir. Bu sendromdan muzdarip kişiler, yetişkin oldukları halde çocuk gibi davranışlar sergilemekte ve çocukluk döneminde karşılaşılan narsist ve egosantrik belirtilerin üstesinden gelmekte dahi epey zorlanırlar. Sendrom , sorumluluk ve görevlerin arttığı yaşlarda yani 25 ila 40'lı yaşlar arasındaki erkeklerde etkisini göstermeye başlıyor. Bu sendroma sahip insanlar, sorumluluk altına girmekten ve birine bağlı kalmaktan oldukça korkarlar. Sorumluluk alma ve bağlılık gerektiren durumlarda ise özgürlüklerine katı bir engel konuluyormuş hissine kapılarak o durumdan uzaklaşmaya çalışırlar. Genellikle evlilikten ve sonrasında da çocuk sahibi olma gibi aşırı sorumluluk gerektiren konularından kaçmaya çalıştıkları görülmektedir. Aşırı korumacı aile yapısında büyüyen çocuklarda görülen bu sendrom, kişilerin kendilerini geliştirememesine ve asıl potansiyellerini bir türlü ortaya çıkartamaması gibi durumlara yol açmaktadır. Bu kişiler tıpkı Peter Pan gibi hayal dünyalarında kurduklarını kendi ütopyalarını ararlar. Nasıl olgunlaşacakları ve sorumluluk almayı öğrenecekleri gibi sorunları çözmek yerine, iç çatışmalardan kaçarak kendi hayal dünyalarına çekilirler ve maddi konular ile başa çıkma konusunda sorun yaşayabilirler. Tüm bunlarla birlikte Peter Pan bir psikoloji sendromudur ve kendini gösterme şekli kişiden kişiye değişebilmektedir, fakat tipik davranışsal belirtileri şu şekilde sıralanabilir. Nostalji özleminin aşırı durumda olması: Çocukluk anılarına ve o rahatlığa dönmek bu kişiler için bu bir takıntı haline gelebilir. Bu kişiler, zamanlarının büyük bir kısmını geçmişe çok fazla bakarak geçirdikleri için geleceğe adım atmaktan veya dünyadaki değişimlere uyum sağlamaktan korkabilirler. Kaynakça PETER PAN SENDROMU: BUGÜNÜN GENÇLERİ VE YETİŞKİNLİKTEN KAÇIŞ - Elif AKARDAŞ KARATAŞ Peter Pan Sendromu - Dr. Erhan İncel Peter Pan Sendromu - Psikolog Elçin Eraşık Kiney D. The Peter Pan Syndrome: Men Who Have Never Grown Up. #bilim #peterpan #psikoloji
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Çin Tarihinde Konfüçyüs Ve Konfüçyüscülük “Dinler Tarihine” baktığımızda bilim insanları “Coğrafya, Tarih ve Siyasi” etkilerinden dolayı “Batı Dinleri ve Doğu Dinleri” olarak ikiye ayrılmıştır. “Batı Dinlerini” daha çok “Yunan ve Roma” medeniyetleri oluştururken “Doğu Dinlerini” Hint, Japon ve Çin medeniyetleri oluşturur. Bugün bu video’da sizlere “Çin” medeniyetinde doğmuş ve oluşmuş olan “Konfüçyüs’ün” hayatını ve “Konfüçyüsçülüğü” anlatacağız. İlk olarak “Konfüçyüs” M.Ö. 552 yılında “Lu” eyaletinde doğmuştur. Asıl adı Qui, soyadı Kong, lakabı ise Zhonngni’dir. Çin’de Kong-Fuzi adıyla tanındı. Fuzi, “üstat, bilge, öğretmen, filozof” anlamlarına gelir. İsminin anlamı “Bilge-Filozof Kong”’dur. 3 Yaşındayken babasını kaybetmiştir ve bu nedenle de hayatı yoksulluk içinde geçmiştir. Otuzlu yaşlarına geldiğinde ise ailesini ve akrabalarını eğitmek amacıyla öğretmenliğe başlamış, daha sonrasında herkese eğitim vermek için okullar açtırmıştır. “Konfüçyüs” Hem halk hem de devlet tarafından destek görmüştür. “Konfüçyüs” “Çin’in ilk öğretmeni” olarak tarihte geçmiştir. Fakat şöhreti ancak elli yaşına kadar sürmüştür. Sevenleri kadar nefret edenleri de çok olmuştur. Bunun sebeplerinden birisi de Çin’de M.Ö. 6. Yüzyılda ortaya çıkmış olan “Taoizm” inancı ile pek çok kez sürtüşme yaşamasıdır. Çin’in ilk öğretmeni ve büyük bir bilgesi olan “Konfüçyüs” M.Ö. 479 yılında 73 yaşındayken hayata veda etmiştir. Hayatını kısaca bahsettiğimize göre şimdi ise ”Konfüçyüsçülük” nedir ve özellikleri nelerdir bunları anlatacağız. Öncellikle “Konfüçyüscülük” ile ilgili bilmemiz gereken en önemli bilgi tam anlamıyla din olmamasıdır. Din olması için öncelikle “Tanrı” tarafından getirilmiş emir ve yasakların olması gerekmektedir. Fakat “Konfüçyüs” öğrencilerine “Tanrı” fikrine dayandırmamıştır. Çin’de yaygın biçimde devam eden “Şangti” adlı tanrıya inanmışlardır. “Konfüçyüs” “Şangti” ismini değiştirerek “Tien” kelimesini getirmiştir. Fakat bu tanrı için ne bir kutsal kitap ne de emirleri vardır. “Konfüçyüs” için önemli ilke Ahlaklı olabilmektir. #konfüçyüs #taoizm #din #felsefe #china #asya
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Bugün sizlere ahlakın neliği ve nasıl olması gerektiği üzerine bazı açıklamalarda bulunacağız. İlk olarak, Ahlak nedir ve Ahlakı Nasıl tanımlarız ? Ahlak kavramı genellikle kültürel, dinî, dünyevi ve felsefi topluluklar tarafından, insanların öznel olarak çeşitli davranışlarının doğru veya yanlış , iyi veya kötü olup olmadığını belirleyen bir yargı ve ilkeler sistemidir. Ayrıca, birey tarafından baskın görülen ve herkesin bu baskın kurallara tabii olmasını istediği davranışların bütünüdür. Etimolojik olarak Ahlak kavramının temeli nedir ? Ahlak arapça kökenli bir sözcük olup kişinin yaradılış, huy gibi karakteristik özellikleri anlamına gelmektedir. İngilizcede moral, morality bu anlamda kullanılır ve Latince aynı anlama gelen moralis sözcüğünden alıntıdır. sözcük Latince ''mor'' +alis sonekiyle "mizaç, terbiye, ahlak" anlaıma gelen sözcüklerden türetilmiştir. Ahlaktan bahsettik, Erdemden de bahsetmesek olmaz. Peki ya Erdem nedir ? Ahlakın övdüğü ve ahlaklı olmanın gerektirdiği niteliklerin ortak adıdır. Felsefi erdem terimi için , İnsanın ahlaksal olarak iyiye yönelmesi olarak bahsedebiliriz. Örnek olarak, İnsan en yüce iyiye ulaşmak ister, ancak bunun için erdemli olması gerekir. Erdemli kişi ahlakın tüm gerekliliklerini yerine getirerek bu yolda ilerler ve en yüce iyiye böyle ulaşır. Bu kısımda ise, Antikçağ Yunan Filozoflarından, Aristoteles ve Platon'un erdem kavramlarını kısaca açıklamaya çalışacağız. Platon ve Aristo'nun ahlâk görüşlerini anlamamız açısından, Antik Yunan'ın yaşam biçimine bakmamız önemlidir. Çünkü bireyler varoldukları çağın ilke ve kurallarına uygun ahlak anlayışlarına sahiptirler. Kimilerinin gerçekten özgür olabilmesi için ötekilerin köle olması gerekir. Aristo böyle demiştir, Fakat asıl demek istediği şudur; Onlar (yani köleler) ayakişlerini yapsınlar ki, biz yeryüzü ve gökyüzü hakkında daha çok bilgi edinebilecek vakti kendimizde bulalım. İnsan kendisini düşünmekten alıkoyan diğer eylemler ile gününün çoğunu harcarken evrenin sırrını çözmek pek mümkün olmayacaktır sanırım. Bu nedenle kölelik, aristokrat bir sınıfın egemen olduğuı Antik Yunan'da oldukça normaldi ve ahlaklı olan davranışsa bir köleye sahip olmanızdı. Aristoteles'in erdemli insan tanımı ise şu şekildedir ; Erdemli kişi gerektiği zaman, gerekli olaylara , gereken kişilere karşı, gerektiği için, gerektiği gibi davranarak orta olanı ve en iyiyi yapandır. O halde erdem aşırılık durumunda yanlış olan, eksik olmasında yerilen, ortası övülen ve karşılaşılan eylemlere göre verilebilecek en uygun tepkiyi vermektir. Kaynakça https://l24.im/OZg1 #din #ahlak #islam #hristiyan #hristiyanlık #ateizm #yahudilik #deizm #agnostik #tengri #panteizm #müslüman
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Asırlar geçse dahi unutulmayacak bağımsızlık mücadelesi her zaman kutlanacak ve bu uğurda şehit olan bütün kahramanlarımız her zaman anılacaktır. “29 Ekim 1923” tarihinden buyana kutladığımız Cumhuriyetimizin 99. Yılında kurşun bittiği halde süngü takarak düşmanın üzerine giden, canı pahasına savaşan Şahin Bey, Sütçü İmam, Mareşal Fevzi Çakmak, Yörük Ali Efe, Yüzbaşı Seyfettin, Yeni bahçeli Şükrü ve ismini yazamadığımız daha nice kahramanlarımıza, Milli Mücadeledeki Kadın kahramanlarımızdan Ayşe Çavuş, Gördesli Makbule, Halime Çavuş, Halide Edip Adıvar, Tayyibe Hatun, Asker Saime… gibi nice kadın kahramanlarımızı, Sivas Lisesinde 1915 yılında bir tek mezun verememiş öğrencilerin tümünü ve en başta Mücadeleden hiçbir zaman vazgeçmeyen büyük liderimiz “Gazi Mustafa Kemal Paşayı” saygıyla anıyoruz! Bugün bu video’da Cumhuriyetin ışığında “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün eğitime verdiği önemi ve getirmiş olduğu yenilikleri anlatacağız. “Osmanlı İmparatorluğu” eğitimdeki aksaklıkları engellemek için 1869 yılında “Maarif-i Umûmiye Nizamnâmesi” yasasını hayata geçirmiştir. Bu yasa “Osmanlı İmparatorluğu'nun” genel eğitimi düzene koymak için getirdiği ilk kapsamlı yasadır. Bu yasayla birlikte “Sıbyan Mekteplerinde” kız ve erkek çocukların okuması zorunlu hale geldi ve Maarif-i Umumiye Nezareti açıldı. Fakat bu kanun eğitim alanında kısmi olarak yenilik getirmiştir. Eğitim veren “Medreselerin” çoğunlukla dini alanda eğitim vermesi ve özellikle “İstanbul” dışında yaşayan Anadolu halkının eğitim alamaması sıkıntı teşkil etmekteydi. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk” ilk iş eğitimi tek bir çatı altında toplayarak yanlış fikirlerin eğitimde ortadan kalkması, özellikle İtilaf Devletlerinin eğitimde yaptığı propagandaların engellenmesi, eğitimin laikleştirilmesi ve özellikle de eğitimin bağımsız olması için çalışmalarına başladı. Vasıf Bey ve 57 arkadaşı, eğitimin tek ve bağımsız olması için hazırladıkları “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” 2 Mart 1924 tarihinde Meclise sunuldu. “3 Mart 1924” tarihinde ise 430 sayılı “Tevhid-i Tedrisat Kanunu” Meclis tarafından kabul edildi. Bu kanunla birlikte bütün eğitim kurumları birleştirilmiş, eğitim laikleştirilmiş ve Medrese okulları kapatılmıştır. Fakat bu kanun tabikide tek başına yeterli değildi. Eğitimin en büyük sorunlarından biri de öncesinde bahsettiğimiz gibi okuma yazma oranının çok düşük olmasıydı. Osmanlı döneminde sadece “İstanbul” çevresinde eğitim verilmekteydi. Anadolu Halkıysa eğitim alamamaktaydı. “Osmanlı İmparatorluğu” tarafından “Arap” alfabesini kullanarak Osmanlı Türkçesi isimli yazı dili türetilmiştir. Osmanlı İmparatorluğunun “Arapça ve Farsça” kelimeleri Türkçeye katması sebebiyle dilde karışıklığa sebep olmuş . Medreselerde eğitim gören insanların bile yeni gelen kelimeler,deyimler ve atasözlerini öğrenmekte güçlük çekmesine sebep olmuştu.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Merhaba, bugün sizlere Bitcoin'in yükselişi ve şu anki durumu hakkında bilgiler vereceğiz. Öncelikle, Bitcoin (₿) nedir ? Bitcoin veya BTC Herhangi bir merkez bankasına bağlı olmayan sanal para birimidir. 2009 yılında açık kaynak yazılım olarak piyasaya sürülmüş ve yavaş yavaş internet sitelerinde kullanılmaya başlanmıştır. Üretilebilecek en fazla Bitcoin sayısı genesis blokta belirtilerek 21 milyon adetle sınırlandılmıştır. Dolaşımda sınırlı miktarda bitcoin vardır ve yeni bitcoin üretmenin de bir limiti ve prosedürü bulunmaktadır. Çıkış tarihinden 4 yıl sonra , Temmuz 2013 itibarıyla piyasadaki Bitcoinlerin toplam değeri 1.2 milyar dolar seviyesine kadar ulaşmıştır. Günümüzdeyse bu değer 366 milyar dolar seviyesindedir. Bitcoin'in değerini piyasadaki arz ve talep koşulları belirlemektedir. Talep artınca fiyatı artmakta, düşünce de azalmaktadır. Bitcoin ile yapılan ilk alışveriş Mayıs 2010 tarihinde 10.000 Bitcoin karşılığında pizza alımı ile gerçekleşmiştir.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
İslamiyet öncesi Türk Dini ve Mitolojisiyle ilgili bilgilere özellikle Batı ve Çin medeniyetlerindeki kaynaklara rastlarız (rastlamaktayız). Bizde Özellikle “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün” 15 Nisan 1931 yılında Türk Tarih Kurumunun kurulması ve “Güneş Dil Teorisi’nin” ortaya çıkmasıyla beraber Türklerin nereden geldiği, hangi dillerle konuştuğu ve hangi dinlere mensup olduğu ile ilgili sorular araştırılmaya başlanmıştır. İslamiyet öncesi Türk Dinlerine baktığımız zaman çoğunlukla ölümden sonrası için hayatın var olduğuna inandıklarını görmekteyiz . İyilik ve kötülük (Er kişinin hayatını nasıl yaşadığı) üzerinden sorguya çekileceği fikri oluşmuştur. Bu yüzden de insanlar Tanrının varlığnına inanarak dualar etmiştir. İnsanların hayatları boyunca yaptıkları eylemler sonucu gidecekleri iyi yer veya kötü yer anlamına gelen. Yaptıkları kötülükler için öbür hayatta gidecekleri “Cehennem” (Kazırgan) Ve yapılan iyilikler için “Cennet” (veya Uçmağ) ile ödüllendirilecektirler. İnsanları kötülüğe sürükleyen , cehennem de azap çekmeleri için uğraşan Şeytan ve insanları koruyan, cennete gitmeleri için teşvik eden Melek figürleri mitolojilerdeki önemli figürlerdendir. Özellikle “Altay-Yakut” Türklerinde ortaya çıkmış “Yaratılış Destanında” “Cehennem, Cennet, Şeytan ve Melek” mitolojilerine detaylı şekilde rastlarız. Bu videoda sizlere Yaratılış Destanını , Cennet, Cehennem, Şeytan ve Melek kavramlarını detaylı şekilde inceleyecek ve anlatacağız. Anahtar Kelimeler: Din, Mitoloji, Cehennem, Cennet, Melek, Şeytan, Yaratılış Destanı Türklerin İslamiyet’le tanışması 751 Talas savaşında Çinlilere karşı Müslümanlarla birlik olmasıyla başlar. Talas savaşına dek Türkler birçok dine mensup olmakla beraber tarihe çok fazla mitolojik öğeler bırakmışlardır. Özellikle “Altay-Yakut” Türkleri tarafından oluştuğuna inanılan, “Radloff” tarafından bulunup yazıya geçirilen Yaratılış Destanı önemli izler taşır. “Yaratılış Destanı'nın” konusu evrenin yaratılışıdır. Tanrı Kayra Han, hiçbir şey yokken “Sudan evreni” yarattı. Bu şekilde “evren” oluştu. Kayra Han aynı zamanda “kişiyi” yarattı. Kişinin yaratılmasıyla kötülük ortaya çıktı ve kişi mitolojilerdeki “Şeytan” karakteriyle eş değerdir. Çünkü “Kişi”, Kayra Han'ı dinlemeyen karşı gelen ve aynı zamanda insanları kötülüğe sürükleyen mitolojik karakterdir. “Kişi” ile Tanrı “Kayra Han'ın” uçma yeteneği vardı. Fakat “Kişi” Tanrı “Kayra Handan” daha yükseklere uçmak isteyince “Kişiden” uçma yeteneğini almıştır . Burada Tanrı'yı kıskanma ve daha iyi olma isteği ön plana çıkar. “Kayra Han” bu olaydan sonra. Kişiden suyun altından toprak çıkartmasını ister. Toprağı çıkartınca yeryüzü oluşmuş olur. Fakat ikinci seferinde “Kişiden aynı şeyi isteyince “Kişi” toprağı kendine kullanmak ister ve toprağı yutar. (Kişi) izinsiz olarak toprağı kendisi için kullanmasından dolayı adı değişir ve “Erlik” adını alır. Yaratılış Destanında” artık “Şeytan” ismi “Erlik” olarak (geçmektedir). İşte bu şekilde “Yaratılış Destanında” ilk kötülük işlenmiş olur. Burada Tanrı “Kayra Han'dan” daha iyi ve daha güçlü olma isteği ortaya çıkar. İnsanın yaşadığı duygular olan egolu olmak ve bencilce davranmak “Erlik'e” yansıtılmıştır. Günahı Yaratılış Destanında” ilk “Kayra Handan” daha iyi olma isteği kibir ve toprağı kendisi için kullanmak olarak görüyoruz. “Tanrı “Kayra Han” günahı ve sevabı ikiye ayırmıştır. Sevap işleyenler (“Tanrı “Kayra Hanın” buyruğunu yerine getirenler) uçmağa varacak. Günah işleyenler, yani Erlik'e uyan ve Tanrı Kayra Han'ın emirlerini yerine getirmeyenlerse Kazırgan'a gidecektir.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Stanley Milgram 15 Ağustos 1933/Bronx, New York' doğmuştur. Harvard Üniversitesi'nde sosyal psikoloji alanında doktora yapmıştır . Yale ve Harvard üniversitelerinde ders vermiştir. Kariyerinin çoğunluğunu New York City Üniversitesi Lisansüstü Merkezi'nde profesör olarak geçirmiştir. Harvard'daki küçük dünya deneyi, araştırmacıları altı derece ayırma kavramı da dahil olmak üzere bağlanma derecesini analiz etmeye yönlendirdi. Milgram, o zamandan beri sosyal ve benlik algısını araştırmak için kullanılan etkileşimli melez sosyal ajanlar (cyranoids olarakta adlandırılır) oluşturmak için bir teknik geliştirmiştir. Sosyal psikoloji tarihinin en önemli figürlerinden biridir. Milgram, Avrupa'da Nazi Almanya'sı tarafından yapılan Yahudi soykırımından oldukça etkilenmiştir. Deneyin amacı nedir ? Otorite sahibi kişilerin emirlerine kendi vicdani değerlimizle çelişmesine rağmen itaat etmeye ne kadar istekli olabileceğimizi araştıran bir deneydir. Peki, soykırımılarda yer alan yüz binlerce kişi sadece onlara verilen görevi mi yerine getiriyordu yoksa Eichmann ve diğerleri tarafından da benimsenmekte miydi ? Milgram'ın asıl merak ettiği holokostu gerçekleştiren askerlerin ne hissettiğidir. Holokost (Soykırım) Nedir ? Holokost, Nazi Almanya'sı rejimi ile onun müttefikleri ve işbirlikçileri tarafından Avrupa'daki altı milyon Yahudi'ye karşı devlet desteğiyle sistematik olarak gerçekleştirilen zulüm ve katliamları ifade eder. Otorite Nedir ? Herhangi bir konuda bir şeyin yeterliliğine herkesi inandırarak bir kişinin kendine sağladığı hâkimiyet kurma gücüdür. Deney hakkında Katılımcılara, cezanın öğrenme üzerindeki etkilerini araştıran 3 kişilik bir deney olduğu söylenmiştir. Araştırmacı, otoriteyi temsil etmektedir Denek, öğretmeni temsil eder ve araştırmacı tarafından yönlendirilir. Aktör, öğrenci rolündedir ve öğretmenin uyarılarına maruz kalan kişidir. Öğretmen rolündeki kişiye, sözcük çiftlerinden oluşan bir liste veriliyor, öğrenciye öğretmesi isteniyordu , öğrenciye okuyarak işe başlıyordu. Öğretmen rolündeki kişi, öğrenci her yanlış cevap verdiğinde öğrenciye elektrik şoku uyguluyordu. Habersiz olduğu konu ise öğrenci şok uygunlanmış gibi rol yapacak ve deneğin emirlere karşı tepkileri ölçülecekti Verilen yanlış cevaplar için elektrik şoku 15 volt artıyor ve en fazla 450 volt şok uyguluyordu. Deneye başlamadan, öğrenci ile önce empati kurabilmesi için deneğe 45 volt şok verilerek bunun nasıl bir his olduğu konusunda fikir veriliyordu. Hatta bazı deneylerde aktör kalp problemi olduğunu ve artık şok vermemesi için yalvararak deneğin tepkisinin ölçülmesini sağlamıştır. Birkaç denek, öğrenciden gelen acı dolu çığlıkları duyduğunda sinirli biçimde gülmeye başlıyor veya aşırı stres içinde olduklarını gösteren başka davranışlarda bulunuyordu.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Güneş sisteminin oluşumu hakkındaki ilk ortaya atılan idda Emanuel Swedenborg tarafından söylenmiş, ve Immanuel Kant tarafından, Genişletilen Bulutsu varsayımına uygun olarak oluştuğuna inanılmaktaydı. (Nebula ya da bulutsu uzayda bulunan ve geniş alanlara yayılmış olan kozmik toz, hidrojen, helyum ve diğer iyonize gazlardan oluşan bulutsu yapı.) Ve bu teoriye göre 4,6 milyar yıl önce dev bir moleküler bulutun çökmesi sonucu Güneş sistemimiz oluşmuştur, ayrıca bu ilk bulutun birkaç ışık yılı genişliğinde olduğu ve birkaç yıldızın doğumuna sebep olduğu sanılmaktadır.
Güneş Sistemi, yaklaşık 100.000 ışık yılı çapında olan ve içinde 200 milyar civarında yıldız barındıran Samanyolu gök adasında yer alır. Güneşimiz Samanyolu’nun Orion kolu diye bilinen dış spiral kollarından birinin içindedir. Johannes Kepler Alman gök bilimci, matematikçi ve astrologdur. 17 Kendi hazırladığı yeni astronomiyi "Göksel Fizik" olarak tanımlamıştır. 17. yüzyılın bilimsel devriminde, "Astronoma Nova", "Harmonik Mundi" ve "Kopernik Astronomi Özeti" adlı çalışmalarına bağlı olarak şahsen ortaya çıkardığı Kepler'in gezegensel hareket yasaları ile tanınır. Bu çalışmaları Isaac Newton’un evrensel yer çekimi kuvveti teorisine dayanak sağlamıştır. Her gezegenin küresinin yörünge periyodunun uzunluğuyla ilgili bir formül geliştirmiş fakat daha sonra bu formülü kesin olmaması gerekçesiyle reddetmiştir. Tanrı’nın evren için düşündüğü geometrik planı açığa kavuşturduğunu düşünmüştür, Kopernik sistemlerine ilgili hevesinin büyük kısmı onun fizik ile dinsel görüşü arasında bir bağ olduğuna inanmasından kaynaklanıyordu. Tycho Brahe’in asistanlığını yapmış ve Tycho,Kepler’in teorik fikirlerinden çok etkilenmiş ve ona kısa zamanda daha fazla erişim vermiştir. "Kepler-tipi teleskop" adıyla anılan bir "kırıcı teleskop"un geliştirilmiş bir tipini icat etti ve kendi ile aynı dönemde yaşamış olan Galileo Galilei'nin teleskobik buluşlarında da ismen bahsedildi.
Sırada Galileo Galilei'den bahsedeceğiz. İtalyan astronom, fizikçi, mühendis, filozof ve matematikçiydi. Tesekobuyla gökyüzünü inceleyerek o güne kadar bilinmeyen bazı yıldızları keşfetti. Venüs'ün evrelerini ve Güneş lekelerini ilk gözleyen kişidir. En büyük başarısı kuşkusuz Jüpiter'in dört uydusunu tespit etmesidir. Doğanın kanunlarının matematiksel olduğunu söyleyen ilk modern düşünürlerden biridir. Yaşadığı dönemde kabul gören görüşün Dünya merkezcilik ve Thyco sistemi olması sebebiyle Günmerkezci görüşü otoriteler tarafından reddedilmiş ve büyük tartışma konusu olmuştur. Astronomlar ona sık sık karşı çıkmış ve güneş merkezli bir sistemin yıldızsal paralaks (yıldız uzaklıklarını ölçme yöntemi) gözlemlenmediği için mümkün olamayacağını savunmuşlardır. Kardinal Bellarmine , 1615 yılında Kopernik sisteminin 'güneşin dünyanın etrafında dönmediğinin fiziksel bir kanıtı' olmadan savunulamayacağını yazmıştır. Galileo ise kendi gelgit kuramının dünyanın hareketi için gerekli fiziksel kanıtı oluşturduğunu düşünüyordu. Gelgit hakkındaki düşüncelerini engizisyon mahkemesi tarafından alacağı cezayı kabul etmemek için reddetmiş ve yalanlamıştır. Bu teori, okyanus havzalarının gelgit zamanlaması ve hızına olan etkisini gözler önüne serdi. Adriyatik Denizi'nin ortası ile uçlarındaki gelgit farkı gibi olayları açıklamakta başarılı olsa da teori gelgitlerin genel nedenini açıklama konusunda başarısızdı. Galileo, çağdaşı Kepler'in ayın gelgitleri oluşturduğu yönündeki teorisini reddetmiştir ve ayrıca Kepler'in gezegenlerin yörüngesinin eliptik olduğu iddiasını kabul etmemiş ve bunun çember şeklinde olduğunu savunmuştur.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message -
Bilgi felsefesinin iki akımı olan Rasyonalizm ve Empirizm hakkında konuşacağız. Bilgiye ulaşmanın yolu saf akıl mı yoksa duyum ve deneyden mi geçer ? Bugün bu soruyu soralım ve beraber bir düşünme sürecine atılalım. Siz, kendinizi hangi tarafta görüyorsunuz ? Kesin ve apaçık bilgiyi ,akıl yolu ile elde edebileceğini düşünenlerden mi ? Yoksa deneyin tek gerçek bilgi edinme türü olduğunu düşünenlerden mi ? Rasyonalizm (Akılcılık ve usçuluk olarak ta bilinir) akımının en önemli temsilcileri, Antik Yunan Felsefesi döneminde Sokrates, Platon, Aristoteles İslam dünyasında Farabi Modern dönem Avrupa felsefesinde ise Descartes (Dekart) , Leibniz (Laybniz), Spinoza ve Hegel'dir. Rasyonalizm bilginin kaynağının akıl olduğunu; doğru bilginin ancak akıl ve düşünce ile elde edilebileceği tezini savunan felsefi yaklaşıma verilen isimdir.
Öncelikle , Empirizm Nedir? Empirizm, Antik Yunanca’da “deney, deneyim, duyu verisi” anlamlarını taşıyan “empeiria”dan türetilmiş felsefe terimidir. Peki ya Deneyim Nedir? Bu bağlamda her tür deney zorunlu olarak bir canlının, hayvani bir organizmanın duyumsama yetisini gerektirir, beş duyumuz ile elde ettiğimiz bu bilgileri diğer hayvanlardan farklı olarak sadece bizim türümüze ait olan düşünme ,ayırt etme yetimiz sayesinde kavrarız ve bu elde edilmiş bilgileri birer duyu algısına dönüştürürüz.. Empirizm (Deneycilik), bilginin duyumlar sayesinde ve deneyim ile kazanılabileceğini öne süren görüştür. Ve bilgilerimizin metafizik bir zemini olamayacağını iddia eder. Empirizm’e göre insan zihninde apriori( doğuştan gelen ) bilgiler yoktur, insan dünyaya boş bir levha, (Tabula Rasa) olarak gelir. Deneyimlerimiz sayesinde öğrenir, büyür, gelişiriz.
Empirizm , Rasyonalizmin karşıtıdır. Akılcılığa karşıt olarak deneycilik, yalnızca duyum ve deneyimle temellenen bilgileri bilgi olarak kabul etmektedir, deneycilik her tür bilginin sonradan deneyimle, duyumlarla elde edildiğini ileri süren bir felsefi temele sahiptir.
Rasyonalizm (Akılcılık ve usçuluk olarak ta bilinir) akımının en önemli temsilcileri, Antik Yunan Felsefesi döneminde Sokrates, Platon, Aristoteles İslam dünyasında Farabi Modern dönem Avrupa felsefesinde ise Descartes (Dekart) , Leibniz (Laybniz), Spinoza ve Hegel'dir. Rasyonalizm bilginin kaynağının akıl olduğunu; doğru bilginin ancak akıl ve düşünce ile elde edilebileceği tezini savunan felsefi yaklaşıma verilen isimdir. Buna göre, kesin ve evrensel bilgilere ancak akıl aracılığıyla ve tümdengelimsel bir yaklaşımla ulaşılabilir. Bilginin asıl kaynağının akıl olduğunu savunan bu görüş, her bireyin eşit ve değişmez ussal ve mantıksal ilkelere sahip olduğunun varsayımı ile çeşitli apriori (yani deneyim öncesi bilgi) ve apaçık gerçeklerin var olduğunu onaylar. Akılcılık Avrupa’da genellikle kıta felsefesi olarak bilinir, çünkü İngiltere'de deneycilik daha baskındır.
--- Send in a voice message: https://podcasters.spotify.com/pod/show/empirist/message